YAŞADIKLARIMIN BİR ANLAMI OLMALI

YAŞADIKLARIMIN BİR ANLAMI OLMALI. 

Yaşadıklarımın bir anlamı olmalı. Olsun istiyor insan. Yaşadıklarını boşuna yaşamış olmak, sadece gündelik hayatın akıp giden zamanı içinde kaybolsun istemiyor.  

İnsanın doğumu; bazı düşünürlere göre dünyaya sürgünü başlı başına bir olay, yaşam olayı ve kendisi travmatik bir durum iken, insan acılara katlanarak geldiği doğumdan sonra da buna değecek bir yaşamı olsun ister. Başka bir yazıda doğum travmasına değinebileceğimizi belirterek yaşamda başımıza gelenlerin bir anlamının olup olmadığı ile ilgili yazmaya devam edelim.  

Logotherapy Psikoterapi yaklaşımının kurucusu Viktor E. Frankl İnsanın Anlam Arayışı kitabının önsözüne “yaşamak acı çekmektir, yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktadır” diyerek başlamıştır. Bu ilk okuduğunuzda size fazlaca pesimist gelebilir. Ancak “eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda ve ölümde de bir amaç olmalıdır” diyerek bir önceki sözündeki asıl amacını ifade etmiş olmaktadır. Frankl’ın amacı yaşamda bir amacın olmasıdır. 

Kiminle konuşursam konuşayım, yaşamında kendisi için yeterince büyük ve zorlayıcı yaşam olaylarından bahsediyor. Burada acıların yarıştırılamayacağını söylemeden geçmeyelim. Kiminin acısı kimine göre daha büyük veya küçük gelebilir. Acılar yaşayana göre acıdır ve kişiseldir. Yakın zamanda evladını kaybetmiş anneye sevgilisinden ayrılmış birinin acısı çok da önemli gelmeyebilir. İşte bu yüzdendir ki acılar kişiseldir ve sadece o acıyı yaşayanla ilgilidir.  

Bundan sonra yazacaklarım umuyorum ki yaşamın anlamının anlaşılmasını ifade edecek sizlere. Hayatı sürdürebilmek için insanın en çok ihtiyacı olan şey umut. Umut etmek; insanın daha sonra ne olacağına ilişkin merakını ve yaşama arzusunu canlı, diri tutuyor. O zaman insan neden ve ne zaman umut eder sorusu çıkıyor karşımıza. umut edebilmek için hayal kırıklığı yaratabilecek bir olayın ardı yani olumsuz bir yaşam deneyimi gerekiyor. İşte bu nedenle hayatta acı verici yaşam olayları, olumsuz deneyimler gerekiyor. İnsanı yaşamdan vazgeçirebilen ve belki psikopatolojik problemleri doğuran duygulardan biridir umutsuzluk. İnsan ancak gelecekten bir hedef, bir amaç, bir beklenti duyduğunda içsel güç kazanıyor ve yaşamak için çabalamaya başlıyor. 

Dolandırılarak para kaybı, işten çıkarılma, arkadaşlığının bitmesi, sevdiğin bir gömleğine çamaşır suyu damlaması, hastalık, aldatılmak, yakının kaybı nasıl bir olumsuz deneyim, nasıl bir acı yaşanırsa yaşansın hepsi sonunda bir umut barındırır. Bu umut da yaşamak için bir neden verir insana. Aslında duruma bir de şöyle bakmak gerekir. Yaşamda bu kadar acı varsa yaşamın ne anlamı var? Sorusuna karşılık; yaşamın sizden bir şeyler beklediğini cevap olarak verebiliriz. Yaşamdan bekleyebileceğim bir şey kalmadı düşüncesinin aksine yaşama verebileceğim şeyler bitti mi? sorusu daha anlamlı olacaktır. Eminim ki herkesin yaşama verebileceği şeyler vardır. İşte yaşamın anlamı, yaşadıklarınızın anlamı burada saklıdır. Yaşamın sizden bir şeyler beklediği, gelecekte yaşama verebileceğiniz daha çok şeyin olduğudur. 

Yani yaşanılacak çok olayın, hissedilecek çok acının olmasının kötü olmadığını görmüş olduk. Tüm bunlar yaşama verebileceklerimizi sunma fırsatı verir bize. Yaşayarak, acı çekerek geçmişi oluşturur, varoluşu yaratırız. Çözüme bir katkı sunma fırsatıdır yaşama devam etmek. Yaşam olayları, acılarla geçmişi var ederken; geleceğe dair inanç, üretilen çözüm yollarıyla da devamlılığa hizmet etmektedir insan. Ve bu insandan insana devam edip gidecektir var olduğumuz sürece.

Özgüvenli ve Mutlu Çocuklar Yetiştirmek
YAŞADIKLARIMIN BİR ANLAMI OLMALI