Kronik Hastalığı Olan Bireylerin Psikolojisi

Kronik Hastalığı Olan Bireylerin Psikolojisi 

Kronik Hastalıklar; bireyin ilk önce yaşam kalitesini etkileyen en büyük etkendir. Yaşam kalitesi kavramı oldukça geniş bir anlamı barındırırken basitçe ifade etmek gerekirse; hayatı yaşamsal tehditler olmadan maddi konular, geçim konusu, çocuk büyütmek, işten çıkma, arkadaşınızla tartışma gibi ‘yaşamsal sorunlar’ diyebileceğimiz ve çoğunluğun da zaman zaman yaşadığı konuları yaşayarak sürdürme sürecidir. Burada bahsettiğimiz; “yaşamsal tehditler” tanımı önemlidir. İşte kronik hastalıklar insan için yaşamsal bir tehdit sürecini barındırır.

Kronik rahatsızlıkların tanımını da yaparak insan için nasıl bir yaşamsal tehdit oluşturduğuna değinelim. Kronik hastalık yaşamın çocukluk da dahil herhangi bir döneminde başlayan ve destek tedavilerle çözüm üretilen ve yaşam boyu devam eden hastalıklardır. Bahsedildiği gibi insan hastalığı ile neredeyse tüm yaşamı boyunca birlikte yaşamak durumunda kalır. Yaşamını hastalığına göre düzenlemek durumunda kaldığı da olur. Hangi hastalıklardır bunlar? Kanser türleri, böbrek yetmezliği ve bazı böbrek rahatsızlıkları, bazı akciğer rahatsızlıkları, kan hastalıkları, zihinsel ve bedensel engellilik durumları, tansiyon, şeker hastalıkları, troid rahatsızlığı gibi birçok hastalığı kronik hastalık grubunda sayabiliriz. Tüm bu rahatsızlıkların çeşitli cerrahi veya ilaç tedavisi gibi sürekli doktor kontrolü altında olması gerekir.  

Buraya kadar bahsettiklerimize şöyle bir bakacak olursak hayatınız boyunca birlikte yaşamak zorunda olduğunuz, belki ağrısı veya acısı olan bir rahatsızlıkla sürüp giden bir yaşamdan söz ediyoruz. Yaşanan fiziksel ağrı, acının yanında kişiyi en çok olumsuz duygulara sevk eden durum zihinsel sorgulamalardır. Hastalıkla karşılaşıldığı ilk anda kişiyi önce “neden ben” sorusunu sorarken görüyoruz. Başkalarından onu farklı yapan nedir? Bu sorunun cevabı var mı sorusuna daha sonra değineceğiz.

Kronik bir rahatsızlığı olan bir kişiye “endişe etme, tedavi olursun geçer” diyemezsiniz. Çünkü o kişi hastalığı ne kadar geçer, tamamen mi iyileşir çoğunlukla belirsiz bir durum yaşar. Bu durum rahatsızlığa sahip kişide en fazla umutsuzluk duygusunu ve hayal kırıklığını ortaya çıkarır. Umutsuzdur çünkü düzelmeyeceğini düşünür bazen de bilir. Kronik böbrek yetmezliği olan birine, eğer nakil fırsatı yakalayamamışsa ve haftada birkaç gün saatlerini diyalizde geçiren birisine nasıl geçer diyebilirisiniz ki. Nakil olma durumunda bile hayatı boyunca dikkat etmesi gereken durumlar olacaktır ki bu bile yaşamı kısıtlayıcı bir süreçtir. 

Kronik bir rahatsızlığın insana hatırlattığı ve aslında hepimizin kaçınılmaz sonu olan ölümü kendilerine daha yakınmış ve her an olabilirmiş gibi hissederek yaşamak durumunda olmalarıdır. Ölümü düşündüğünü bilir insan ancak düşünmediğini sanar. Çünkü ölmek istemez. Kim ister ki? Kronik rahatsızlığı olan kişi tedavi süreci ile ilişkisiyle gösterir ölüm kavramıyla ilişkisini. 

Burada söyleyebileceğim şey ise şu ki; kronik bir rahatsızlık durumunda ileride ne yaşayacağını düşünmeden içinde bulunduğu ana odaklanmak en yaşamı yaşanabilir kılan süreçtir. Çünkü sonrasında belki iyileşecek belki de bu hastalıkla uzun yıllar yaşamak zorunda kalacaktır. O zaman en iyi an içinde bulunulan o andır. 

Kronik hastalığın oldukça uzun zaman devam etmesi, ağrılı, acılı tedaviler; kişide zamanla psikososyal problemlere yol açabilir. Çünkü gündelik yaşamın kısıtlanması, daima bir tedavi takvimi takip etmek, konforlu bir yaşamın engelleyicileridir. Kişi zaman içinde üzüntü, öz güveninde düşüş, öfke duygu durumu, çaresizlik, anksiyete, depresyon gibi psikolojik problemleri de kendi hastalığının yanında yaşayabilir. Bu durumda kronik bir rahatsızlığı olan kişinin psikolojik destek alması da önem arz etmektedir. Geleceğin başlı başına belirsiz olduğu yaşamda üstüne bir de kronik bir rahatsızlıkla yaşamı sürdürmek kendini bu hayatta diğerlerine göre dezavantajlı hissetmek zihinsel, ruhsal yapıyı oldukça zorlayacaktır. Psikolojik desteğin kişinin duygularını ifade etmesi, yaşama adaptasyonu hakkında düşüncelerin paylaşımının kişide olumlu etkisi olacaktır. Bir durumun içindeyseniz, dışarıdan bakabilmek oldukça zordur. Kendi durumuna dışarıdan, mesafeden bakmakta oldukça zorlanılan bir rahatsızlık durumunda kendisine ve içinde bulunduğu duruma mesafeden bakabilen bir kişi ile duygu, düşünce paylaşımı kişiye farklı bakış açıları sunacaktır. 

Daha önce bahsettiğimiz rahatsızlığı olan kişinin “neden ben” sorusuna değinecek olursak; belki de bu sorunun tatmin edici cevabının olmadığını söyleyebilirim. İnsanız ve bir hayat süreci geçireceğiz, bu hayatta karşılaşacaklarımız da varoluşumuzun birer parçası. Belki de doğru soru; “bu başıma gelenle ne yapacağım?, bana ne söylüyor?” şeklinde düşünülebilirse içinde bulunulan durumun kendisi için sağladığı anlam farkedilebilir ve yaşamının sadece yaşamaktan ibaret olmadığına dair kadim bilgiyle donanabilir. 

Yaşamda hiçbir şey anlamsız ve acı çekmek için verilmiş olamaz, olmamalı. Bunca acı boşuna çekilmemeli, çekilemez. Buna dayanılamaz. Kronik bir hastalık veya ne yaşarsak yaşayalım her şey de bir anlam, kendimiz için bir bilgi vardır. Düşünmek ve sadece yaşamak hayatı anlamlı kılan eylemler.  

Esenlikler ve hoşça günler dilerim.

Özgüvenli ve Mutlu Çocuklar Yetiştirmek
kronik hastalığı olan bireylerin psikolojisi