Ego'nun Gücü...

EGO’NUN GÜCÜ…

İnsan bilmek ister. En çok da kendisini bilmek ister. Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Bu soruların yaşam boyu devam öyküsü zihinleri meşgul eder.

Yaşamı gerçek anlamda yaşayabilmek ancak anlamlı yaşandığında mümkün. Yaşamda bir anlam varsa da bunu bulmak, kavramak ve anlamın yarattığı amaca göre yaşamak bir ömür bile sürer. İnsan evrimsel (filogenetik) gelişiminin yanında, olgunlaşma (maturation) ve öğrenme sonucunda birey olma sürecini yürütmektedir yaşamı süresince. Olgunlaşmanın en verimli süreci anlam kazanımıdır.  

Anlam kazanımı için insanın kendi benliği içinde uzlaşması, bir anlamda kendi ile barışması gerekir ki bu barışma hem kendi yeteneklerini geliştirmesine, hem de nevrotik duygularından arınmasına yardımcı olur. Hayatla barışma denilen, hayatın tadını çıkarmak denilen ve bir anlamda mutlu olmak denilen durum işte tam da hayatın anlamlı olmasıyla mümkündür.

Davranışların psikodinamik temellerini incelerken; benliğin üç yapısından bahsetmemek olamazdı. Davranışlar değişkenlik gösterirken; davranışlara yön veren ancak bilinç seviyesinde olmasa da bilinçli davranışlar üzerinde daha büyük bir yüzdeyle etkisi olan benliğin yapıları önemlidir. Bu yapılar; id ( altbenlik), ego (benlik) ve süperego (üstbenlik) olmak üzere farklı nedenlerle farklı düzeylerde davranışları etkiler.  Ve insan hiç farkına varmadan kendi davranışları üzerinde bilinçdışı benlik yapılarının etkisiyle davranır. Ancak insan tüm halleriyle bir bütündür.

Bahsettiğimiz bölümleri biraz inceleyecek olursak; Freud’un “ruhsal aygıtın en eski parçası, kalıtımla gelen, doğuştan varolan, yapıya yerleşen her şey” olarak tanımladığı “id”; içgüdüsel dürtülerdir. Daha çok bedensel hazları temsil eden ve kuralsız bir bölümdür. Tamamen bilinçdışı hareket eder. En sevdiği ise; doyum ve haz almaktır. İd her şeyi sadece haz almak için yapar, yaptırır.

Yine Freud’un “gerçek dış dünyanın etkisi altında, altbenliğin özel bir parçası gelişerek dış uyaranları algılayan, ve aşırı uyaranlara karşı ruhsal aygıtı koruyan özel bir yapı” dediği “ego” gerçeklik ilkesine göre hareket eden bölümdür. Ego; benliğin en önem verdiğim parçasıdır. Davranışları düzenleyen diyebileceğimiz parçadır. Ego geliştikçe insan tüm benliğiyle barış içinde ve mutlu davranışta bulunur.

Süperego için en net söyleyebileceğimiz ise; yargılayıcı dizgekavramıdır. Yine insanın benliğinin parçası, anne-baba ve toplumsal değer yargıları içeren özel bir yapıdır. Doğru-yanlış, iyi-güzel, temiz-kirli gibi net ayrımları yaptıran yanımızdır. Eğer süperegoya aykırı davranışlar sergilenirse hissedilecek en derin duygu korku ve suçluluktur.

İnsan ancak bu üç benlik durumu arasındaki gelişimi, olgunlaşmayı tamamladığında tam olarak birey olabilir. Bireyselleşmesini tamamlayamamış bir insan ise hayatın anlamını tam olarak kazanmış olamaz. Ruhsal yapının en önemli parçası ego; gelişimini tamamladığında hiçbir kural tanımayan id istekleri ile birçok konuda yasak koyan süperego yasakları arasındaki dengeyi sağlayabilir. Ego’yu ise; ne ile geliştirebiliriz sorusuna verilebilecek en iyi cevap; aile kavramıdır. Aile ilk gelişimin gerçekleştiği yerdir. O zaman ailedeki olumlu iletişim, olumlu sevgi, olumlu saygı, koşulsuz kabul gerçekleştiğinde ego’yu yaşamdaki pek çok zorluk zedeleyemeyecektir. 

Özgüvenli ve Mutlu Çocuklar Yetiştirmek
EGO'NUN GÜCÜ...