FARKINDA OLMAK

FARKINDA OLMAK

“Farkında olmak” kısaca anı yaşamak olarak nitelendirebileceğimiz yaşantı, deneyim geçirmenin yolu diyebileceğimiz bir durumdur. Anı yaşamak dediğimizde birçok kişi hayatı eğlence, amaçsızca hiçbir şeyi dert edinmeden, sorumsuzca yaşamak olarak düşünebilir. Ancak farkında olmak kişinin kendisinde ve çevresinde “an” da olup biteni fark ederek anı yaşamaktır.

Birey farkındalık kazanmış ve anı yaşayabiliyorsa “şimdi ve burada” hissettiklerinin, düşündüklerinin, yaptıklarının ve etrafında olup bitenlerin ayırdında olmaktadır. Çoğu zaman bireyin hayatı akıp gider ve kişi yaşam olaylarının maddesel tarafında takılarak anı yaşamayı kaçırabilir. Ancak eğer farkında olursa ihtiyaçlarının isteklerinin ne olduğu, nasıl işlev gördüğünü bilir ve yaşamını daha dengeli yaşayabilir.

Yukarıda söylediklerimizi biraz daha açıklayacak olursak herkes doğduktan belirli bir zaman sonra varlığının farkında olarak yaşamaya başlar ve kendisine amaçlar edinir. Bu amaçları bilinçli edinir veya çevresinin kendisi için uygun gördüğü amaçları benimseyebilir. Çünkü yaşamın ilk zamanlarında amaçlarını sorgulayacak bilinçte olmayabilir. Hangimize çocukken “büyüyünce ne olacaksın?” diye sorulmadı ki; sanırım herkese sorulmuştur. Bizlerde yakın çevremizde bilinçli veya farkında olmadan kulağımıza fısıldanan cevaplar veririz. Büyüdükçe ve kendimizi tanımaya başladıkça, yaşamın anlamını düşünmeye başladıkça kendimize amaçlar edinmeye başlarız. Birde bakarız ki bu amaçlarımızı gerçekleştirmek için çalışmaya, çabalamaya başlamışız. Ancak amaçlarımızın ne kadar farkındayız ve bu amaçlara ulaşmak için bize sunulan ve aslında kısa olan yaşamın ne kadarını kullanmaya başlamışız. Böylece “şimdi ve burada” yerine hep gelecek endişeleriyle yaşamaya başlarız. Bazı hedeflerimize ulaşabilir bazılarını ise elde edemeyebiliriz. Bu durum bizim ruhsal durumumuzu doğrudan etkilemektedir. Mutluluklarımız, başarılarımız, değerliliğimiz aksi olarak hayal kırıklıklarımız, yetersizliklerimiz ve daha birçok inançlarımız bu amaçlarımıza ulaşıp ulaşmadığımızla kıyaslanır.

“Yaşamak-hayat” insana sunulan en değerli ve kıymetli durumdur. Yaşamın sadece maddesel yönü için harcanacak kadar ucuz değildir. Hayatı yaşarken amaçlarımız, hedeflerimiz yanında yaşanılan anın tadının, an da olup bitenin, değişiklikleri fark ederek, duygulanımlarımızın, düşüncelerimizin, bedenimizde olup bitenin farkında olarak yaşamak hayatı anlamlı kılan yegane durumdur. İşte böylece “mutluluk” denilen duyguya ulaşabiliriz. Merak, kızgınlık, üzüntü, korku, mutluluk gibi duygulanımlarımız; duyu organlarımızla etrafımızda olup biteni algılayabilmemiz; neyi duyduğumuz, neyi gördüğümüz, dokunduğumuz gibi durumların hissettirdiklerini algılamak ve anlamlandırmak hayatı farkında olarak yaşamayı özetleyebilmektedir. Geçmişin farkında olarak geleceğe yönelik hedef ve arzularla şimdiyi yaşamaktır farkında olmak. Kendi sınırlarının, çevresinin kendisine sunduğu sınırların farkında olmak ve temas içinde yaşamaktır.

Farkındalık diğer bir şekilde kendisini olduğu gibi kabul etme sürecidir. Hayatında zorluklarla karşılan bazı insanlar bu zorluklarla baş edebilmek için kendilerine “güçlü olmak zorundayım” demektedir. Oysaki insan her zaman güçlü olmak zorunda değildir ve güçsüz olduğu yanları, zamanları, yönleri vardır. Önemli olan “ne istiyorum? ve nasıl istiyorum?” sorularına göre fırsatlarımızı değerlendirmek, yaşayabilmektir.

İnsan farkında olduğunda; kendi duygu ve düşüncelerini tanımakta, duyu organlarını işlevsel kullanabilmekte; diğer kişilerle ve çevresiyle temasa geçerek, neyi nasıl yaşadığının ayırdında olmaktadır. Anı yaşamakta ve yaşamını anlamlı kılmakta ve mutlu olmaktadır.
Herkese farkında olduğu anlar yaşamasını dilerim.

Uzm. Psikolog Naciye TOKAÇ
Psikoterapist/Çift Terapisti/EMDR Practitioner

Özgüvenli ve Mutlu Çocuklar Yetiştirmek
Farkında olmak